“Sivriada Geceleri”nde Edebiyat ve Yazarın İşlevi

B. Karadağ

Sanatta hakikat peşindeyiz ve sanatı ilginç kılan şey de bu hakikat arayışı. Platon’un sanat anlayışı gibi didaktik bir eser veya hepimizin hayatı gibi sıradan olaylar anlatan bir metin olsa ilginçliği yok olurdu. Bir metinde bakılması gereken önemli şeyler kurgu, karakterler ve betimlemeler. İyi yazarlar hiçbir ayrıntıyı boş yere vermez, metindeki her olgu bir düşünceye hizmet eder. Bu metinde de yüzeyde basit gibi görünen olaylar betimlenmiş. Bu betimlemelerle metnin üstkurmaca boyutunu yazar bize aktarıyor. Üst kurmada boyutta toplumun, bir bakıma, ikiyüzlülüğü ele alınmış. Toplumun, hem sanata, sanatçıya ve onun yarattıklarına ihtiyaç duyup hem de sanatçıyı boş gezenin boş kalfası veya kafasız biri olarak küçümsemesi ele alınmış bu hikayede. Anlatıcının bize sunduğu çok basit bir hikaye, bir adam var, balıkçılarla balığa çıkıyor ve bir gece geçiriyor…


Yazar, hikayesini anlattırmak için birinci tekil şahıs seçiyor. Anlatıcılar güvenilir ve güvenilmez olarak ikiye ayrılır ki kadın, bunak, hayvan, deli ve çocuklar güvenilmezlerdir. Bunlar o anki duygu durumlarına göre mantıksız şeyler anlatabilecek, erkeklerden aşağı olan varlıklardır. Yetişkinlere, hele ki yetişkin erkeklere farklı gözle bakılır. Burada ki anlatıcı yetişkin bir erkek ama ayrıca bir sanatçı. Onun için anlatıcı da ortada bir yerde, hem güvenilir hem güvenilmez. Öbür kişilerle alakasına bakarsak, onlar da anlatıcıya deli gözüyle bakıyor.
Mesela Marksist bir eleştiri yapmaya kalkarsak bu karakterlerin aynı sınıftan olmadıkları, dil kullanımları, aralarındaki hiyerarşik yapı ilk göze çarpanlardan ve aralarındaki fark sanata bakış açılarıyla da ortada. Toplumsal bir boyut olarak, Halk aslında sanatla ilgilenemez çünkü karnını doyurmak zorundadır. Psikanalitik eleştiri olarak ele alındığında, o sınıf neden böyle bir tepki veriyor, “git lan deli” diyorlar anlatıcıya tartışılır.
Metindeki sanatçı romantik bir karakter. Onun özelliği, çevresine ve doğaya karşı ötekilerden daha duyarlı olması. Hayvan karakter olarak Martı’yı görüyoruz ve onun ölümü ile hikaye anlatma süreci başlıyor. Olay örgüsünde eylemler var; hayat mücadelesi veren işçiler, hayatını kazanacak balıkçılar ve bir de eylemsiz biri var. Eylemsiz anlatıcı, aslında en değerli eylemin, yaratma eyleminin içinde. Balıkçılarınki günlük, anlatıcınınki sanatsal bir hayat denilebilir. Bir de ayı balığı var. Anlatıcı onu bile bir kişi ve tavır olarak gösteriyor. Belki anlatıcıyla bir düzeyde birleşen ve herkes üzerine yorum yapan bir tavrı var bu fok balığının. Balığı tanımlarken, zenci ve münzevi kelimeleri seçmiş yazar, zenci toplumun zencisi gibi, hayvan sonuçta ve bir değeri yok, insanlar onun alanına özgürce el koyabilirler. Hayvanlar ve insanlar öyle kullanılmış ki, aslında birbirleri üzerine yorum yapıyorlar. Her ne kadar balıkçılar aynı işçi sınıfından olsa bile hemen aralarına bir hiyerarşi oluşmuş, biri usta biri çırak. İkili bir dilleri var. Usta Kalafat, yazarı da çırak olan Sotiri’yi de daha kolay aşağılıyor. Diğerlerinden daha buyurgan, ama Sotiri belki değişime daha açık, onun için hala umut var. Dilin bir doğallaştırma işlevi var. İnsanlar sınıflara ayrılmış, doğayı katlediyoruz, çevremizde hayatlar son buluyor ama bize herşey çok normal geliyor. Bu balıkçıların, martının ölümü karşısında dedikleri ve anlatıcının bakış açısı da hikayenin diliyle çok güzel okura aktarılmış. Metnin en güzel cümlesi “dünyanın yaratılışından bir gündü” diyerek bizi ilk insana kadar götürmesinin bir amacı var. İnsanoğlu doğa ile, ve dolayısıyla kendisiyle, ne kadar kopuk. Mesela balıkçılar hafif bir esintiden herşeyi anlıyorlar ama onlarınki anlatıcınınki gibi sanatsal bir bakış açısı değil, hayvana, havaya, suya pragmatik açıdan bakıyorlar. Yani bir anlamda da doğa ile ne kadar bütünleşmiş fakat ondan ne kadar kopuklar.


Hikayedeki martı, onun ölümü, aslında her şeyi başlatan bir olay. Hikaye anlatma sürecini başlatıyor. Mesela ilk insanlar için hayvanlar ne kadar önemliydi. Hayvan totemleri vardır, onların isimleri insanlara verilir ama oradaki balıkçılar için böyle bir durum yok, onlar zaten hayat mücadelesi veriyorlar ve buna üzülecek halleri de yok. Sadece anlatıcı için var. Sadece anlatıcı üzülecek bir şey görüyor ve acı bir türkü söylemek veya ölünün ardından ağıt yakmak geliyor içinden.


“Dünyanın yaradılışındaydım şimdi, insanın ilk zamanlarını yaşıyorduk. Onlar avlıyorlardı, ateş yakıyorlardı. Ben martıya ait bir mersiye yazmış ateşin karşısında okumak üzereydim. Bütün kabile halkı bana kızmıştı. Bu herif çalışmayacak mı? Oturup kayalara düşünecek mi? Martı ölmüş. Onu seyredip bize masal mı anlatacak? Gündüz güneşin içinde böyle söyleyenler, gece olup da kütükler, çalı çırpı yanınca, öbür tarafta rüzgâr, denizi homur homur söyletirken, martılar hâlâ deli gibi bağrışırken ben bir türkü, martının ölümünün türküsünü tutturacaktım. Çalışanları bir üzüntü, bir garipseme, bir birbirine sokulma hissi saracaktı. Sonra bu hal belki de işe yaramaz adamın bir vazifesi olarak tanınacaktı. Bir iki gün ağ tamir edecek, balık tutacak, beceremeyecek, fakat akşamları da onlara üzülüp sevinme arzuları veren türküler söyleyemeyecektim.”


Yani ilk insandan beri şaire ihtiyaç vardı. Anlatıcının aslında kendi yaşadığı toplumda değerinin bilinmeyişinden, bugünkü toplumun böyle bir görev tanımadığı ya da bunu seçenlere iyi gözle bakmadığı düşüncesinden şikayet ettiğini düşünebiliriz. Bu durum onu böyle bir şey yaratmaya itiyor, okuru ilk günlere çağırıyor. Bir sonraki satırda ise Kalafat, martı ölürken ona “deli misin nesin” dedi ama anlatıcıdan hikayeyi anlatmasını istiyor, hikayeye ihtiyacı var.


Hikayede ki Martı ve vapur, hayal gücünü tetikleyen nesneler olarak görev yapıyorlar. Hikayenin sonunda orada bir güzellik görüyor anlatıcı. Yine bakış açılarındaki pragmatik ve duygusal ayrımını çok net yansıtıyor okura. Balıkçılar Vapura estetik bir nesne olarak bakamıyorlar, anlatıcı “vapur batıyor” dese belki hepsi kalkacak, ama estetik nesne olarak görmeleri mümkün değil. Vapura iki kere bakıyor ama anlam veremiyor. İkisi farklı şeyler görüyorlar, anlatıcı belki yenilik, seyehat, yeni başlangıç görüyor. Bu da edebi eser yaratıcısının dünyaya bakış açısını gösteriyor. Aslında yazarlar bir dil düzeni içinde bize bilinen kelimelerle bilinmeyen bir dünya yaratıyorlar. Zaten hikaye de artistlerin ve onların yarattıklarının bize nasıl bir hakikat sunduğuna odaklanıyor. Toplum tarafından serseri, aylak aylak gezen, işsiz güçsüz kimseler olarak nitelendirilselerde, onlar aslında en zor işlerden birini yapıyorlar, sanat yaratıyorlar. Bu metinde de edebiyat ve yazar, okuru ilk çağlara çağırarak zaman ve mekanın sınırlarından kurtarmaya çabalıyor. Bir martının ölümü gibi çok basit bir olay, hassas ve duyarlı olan anlatıcının, artistin, bambaşka şeyler hissetmesine, düşünmesine, algılamasına yol açıyor. Anlatıcı, veya yazar, medenileşmiş toplumda kendi manevi evini buşamayan biri olarak karşımıza çıkıyor.

“Son kuşlar/Sivriada geceleri.” Yapı Kredi Yayınları: İstanbul, Şubat (2010).

Sait Faik Abasıyanık

Metin incelemenin ilk kısmı Türkçe olup sıradaki kısımda İngilizce çevirisine ulaşabilirsiniz. “Sivriada Geceleri”nde Edebiyat ve Yazarın İşlevi makalesinden faydalanmak isterseniz lütfen hakkında kısmında belirtilen “kullanım izinleri”ni okuyunuz. Kaynak biçimi sayfa sonunda belirtilmiştir erişim tarihinizi doldurmayı unutmayın.

Aşağıdaki biçimi alıntı ve kaynaklarınızda gösterebilirsiniz. Daha fazla bilgi için  kullanım iznini okuyunuz. Bu yazının görsel ve yazılarını kullanım iznine uyarak paylaşabilirsiniz.

Kaynak: Karadağ, B. M. (2020), “Sivriada Geceleri”nde Edebiyat ve Yazarın İşlevi. Türk Dilbilim. (Erişim tarihi: …). https://turkdilbilim.wordpress.com

Function Of Literature And The Writer In “Sivriada Geceleri”

Humans are in search of truth. The creation of art, and what makes art interesting is this search. If what is produced, in artistic terms, resembles our ordinary lives or if it would be of a didactic form, it wouldn’t capture our interest that much. The most important properties in a texts are plots, characters, settings and depictions. These attributes contribute to the whole structure of texts.


In Sivriada Geceleri, the depictions are vivid and detailed. It is a simple story of a man who goes out to fishing with two other firhermen for one night. Other than the narrator, there are two other characters named Sotiri and Kalafat, then there is a seagull, which might be included in the characters list, and a seal. If a text questions how to produce art, and literary art, then it has a metafictional level and this story has that level for it’s audiance. On the metafictional level, society’s need and desire to hear stories, the need for art is handled, but on the other hand, even though people need art their view on artists is negative. They view artists as a “good for nothing”, useless, crazy bunch. The romantic character in the story is also viewed in the same way but he is actually working in the most difficult and important way, he is the creator.


In any text there are reliable and unreliable narrators. The women, animals, chidren, insane people fall in the unreliable category and “sane” adults and especially men, the male characters, belong to the reliable narrator categories of texts all throughout the literary history. In Sivriada Geceleri the story is narrated by first person narrator.Aand he is an artist, therefore it is possible to consider him in both categories. He is unreliable because he is an artist. Also if we consider the narrator’s relationship with the other characters, they think that he is crazy also.


Text can be analysed in different levels. For instance, other two characters are not of the same social class with the narrator, marxist criticising handles these issues. The fishermen are working class people, and it is significant that we can see there is a difference between their and the narrator’s point of views toward art. On the social level, ordinary, or working class people doesn’t care much for art because they have to make a living. And psycho analysis would reveal why these people react to the artist in such a way, calling him crazy. Our main character fits in the romantic describtion perfectly because he has heightened senses, he is much sensitive than rhe ordinary people. Seagull is a character also because the story telling process starts when the seagull dies. This incident triggers the story. Also there is a seal which the narrator depicts with attributing a personality to it. Therefore it is possible to say that the narrator uses each animal and human character in such a way that they make comments about eachother in the story.
In the conversations that take place in the story, there is an obvious hierarchy between people, even if they belong to the same social class. For example Kalafat is the master and he commands to Sotiri, and also to the narrator. He humiliates people easier than Sotiri which means that there is still a chance of change for Sotiri.


There is a realistic use of language but the story doesn’t only give insight to “how a fisherman makes a living” but goes beyond this. Language naturalizes the world for us, it makes everything seem normal and ordinary. And the most significant sentence of the story is when the narrator says “dünyanın yaratılışından bir gündü”. This is a reference to this Notion of naturalization, people are divided by social classes, we all live and die in various ways, our lives are meaningless and all these seem normal to us, and this sentence urges the reader to think beyond the social issues, to think historically. Readers also realize the pragmatic views of the fisherman towards nature versus sensitive attitude of the artist, the narrator towards nature. The story makes us think of the primitive people, and nature and how much we are distant from this natural state now. The death of the seagull is an ordinary event fort he others whereas it makes the narrator feel gloomy and lamenting. And here the first artistic creation process begins, lamenting after the death of a person, or maybe uttering an elegy. The artist is sensitive to his environment, but the working class people can’t feel sorry for an animal, they have to make aliving, they are as if they had lost their souls. May be in real life they might feel sad after witnessing a death even if its an animal but here the narratory is trying to Show the reader some other dimention, it seems like a realistic story but its actually a tale. So the point is, in the related paragraphs, that ever since from the first primitive person, poets are needed in society. This is the function of artists in societies. İt makes the reader think that the narrator is complaining about his present day status in a given society and how he is degraded, that his value is not realised by others, thats why he is inviting us to a primitive time in history.
– Ne susarsın be herif? diyeceklerdi. Hani bülbül gibi öterdin geceleri?..Ertesi sabah beni balığa çıkarken uyandırmayacaklardı. Bırakacaklardı kendi halime.Kalafat: Ee, dedi, anlat bakalım şu martının ölümünü…
Before this paragraph Kalafat called him insane for worrying after a bird, but he need to hear a story. He is in need of an artistic creation.


Sait Faik’s Sivriada Geceleri, is a perfectly organized short story in terms of literature and on the metafictional level it depicts how literary arts hold a very special place in societies. Story focuses on how artists and their creations present us with a different kind of reality. Even they are often treated as layabouts by others in their community, they carryout one of the most difficult tasks, they create art. Literature and the writer in that story function as a release from the boundries of time and space, by references to the primitive times, stimulating vague feelings and unsettling insights which have a haunting quality. A very simple event, such as the death of a seagull, triggers perceptions of profound significance for the tender- romantic narrator. He is a narrator, or an artist who is not able to find his spiritual home in civilized society.

“Son kuşlar/Sivriada geceleri.” Yapı Kredi Yayınları: İstanbul, Şubat (2010).

Sait Faik Abasıyanık

Aşağıdaki biçimi alıntı ve kaynaklarınızda gösterebilirsiniz. Daha fazla bilgi için  kullanım iznini okuyunuz. Bu yazının görsel ve yazılarını kullanım iznine uyarak paylaşabilirsiniz.

References: Karadağ, B. M. (2020), Function Of Literature And The Writer In “Sivriada Geceleri”. Türk Dilbilim. (access date: …). https://turkdilbilim.wordpress.com

Yorum bırakın